Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Ağustos 2025 Cumartesi

ŞEHREMİNİ HAZRETLERİ ŞEYTAN MI, MELEK Mİ? YOKSA…. ?

 

Bir zamanlar İzmir Fuarı, Cumhuriyet’in vitrinlerinden biriydi. 

Bir milletin yoksulluktan çıkıp ayağa kalkışının, üretim seferberliğinin, sanayisinin ve kültürünün sahnesiydi. “Türkiye’nin dünyaya açılan penceresi” derlerdi; çünkü o pencereden baktığınızda başka hiçbir yerde göremeyeceğiniz kadar umut, emek ve geleceğe dair bir iddia vardı.

Şimdi dönelim bugüne…

Sayın Cemil Tugay çıkıyor, fuarın tanıtımında nutuk atıyor. İzmir Fuarı’nın kutlu manasını bir festival benzetmesiyle küçültüyor.

Festival mi? 

Şehrin hafızasında kök salmış, tarihsel derinliği olan, üretim ve kalkınma idealiyle kurulmuş bir geleneği, ucuz müzikli, ışıklı bir eğlenceye indirgemenin adı bu mudur?

Sorun şudur: İzmir’in yöneticileri de iş dünyası da kentin hafızasına sırtını dönmüş durumda. Tarihi bilmeyen, hafızayı reddeden, yalnızca günü kurtarma telaşıyla hareket eden bir geniş zihniyetle karşı karşıyayız.

İzmir iş aleminin kent aidiyetsizliği zirve yaparken, Başkan Tugay da haklı olabilecekken, bilgisizlikten ve liyakatsiz kadrosundan belki de, şehrin kimlik ve hedefini değiştiriyor, fakat farkında değil.

Fuar, sanayicinin makinesini sergilediği, köylünün ürününü tanıttığı, halkın “ben de varım” dediği bir sahneydi. Bugünse festival kılığına sokularak, şehrin ekonomisine ve kimliğine dair bütün ciddiyetinden koparılıyor.



Festival” söylemi, bir şehir yönetim anlayışının itirafıdır: Halkın gözüne renkli ışıklar sok, müziği biraz aç, eğlenceyi büyüt; yemeyi içmeyi parlat, nasılsa kimse kalkınma, üretim, vizyon sormaz.

İzmir’e festival ve “yeme içme” belediyeciliği dayatılıyor. Bu yaklaşım, kentin temel sorunlarını perdeleyen, bir nevi “afyon” işlevi görüyor ki, tıpkı iktidar partisinin uygulamaları gibi.

İzmir’in Yüzüne Çekilen Maskeler

Tugay’ın konuşması, İzmir’in temel kimliğinin nasıl törpülendiğini bir kez daha gösteriyor. Kültürü “karnavala”, tarihi “süslemeye”, hatta binlerce yıllık tarihi, sadece “tencerede pişen yemeklerle” anlatmaya, fuarı ise “festivale” indirgemek, İzmir’in kendine olan saygısına açık ihanettir.

Bir zamanlar milli hedeflerle yoğrulan bir mekânı, şehrin hafızasını ve emeğini, günübirlik popülizmin malzemesi haline getirmek, en hafif tabirle bir şehri hafife almaktır. Aslında burada CHP’li bir belediye başkanı ve Genel Başkanı Özgür Özel’in sadık bir partilisi olan Cemil Tugay’a sormam lazım. Hatta tüm CHP’lilere: CHP iktidara yürüyorsa, bunu İzmir’de anlatmak, halkı ikna etmek yolunu neden seçmediniz? Fuar’da söyler misiniz “gelecekte güzel şeyler olacağına ait” bir işaret var mı?

                                                                                                                                                  İzmir Fuarı, festival değildir. Festival geçici bir şenliktir; fuar ise köklü bir vizyonun, geleceğe açılan kapının adıdır. Cemil Tugay’ın yaklaşım ve söylemleri, İzmir’in nasıl küçültüldüğünün, yönetim vizyonunun nasıl daraldığının göstergesidir.

Ama unutmayalım: Hafızasını kaybeden şehir, geleceğini de kaybeder. İzmir, “festival belediyeciliğine” razı olacak kadar sıradan bir şehir değildir.

Öte yandan

Bay Başkan şimdi de “Tunç Soyer melek de ben şeytan mıyım?” diyerek "başka bir şey" anlatmaya çalışıyor. 

Hayır Bay Başkan, şeytan değilsiniz ama melek hiç değilsiniz…

Ama “cin” gibisiniz, nefret dolusunuz, kibir ve intikam duyguları sizi ele geçirmiş. 

Ve şeytan hiç olmazsa açıktan oynar; cin ise görünmez, sessiz ve sinsidir. Siz de tam öyle davranıyorsunuz.

Bir yanda 94 yıllık İzmir Fuarı’nı “festivale” çevirip ve bununla da övünüp, şehri ucuz eğlencelerle avutuyorsunuz. Diğer yanda 30 Ağustos – 9 Eylül gibi bu toprakların özgürlük ve kurtuluş destanını taşıyan günlerde, gençliğe “mutfak müzesi” açıyorsunuz.



Tekrar ediyorum!

Kurtuluşun 100. yılında Anı Evi’ni kapatan bir belediye başkanı, İzmir’in ruhunu nasıl temsil eder?

Ve sonra da kalkıp kendinize, öğrendiğimize göre, Abdülhamit hayranı, padişahçı bir genel müdür buluyorsunuz. İzmir’in Cumhuriyetçi damarını, devrimci ruhunu, boyun eğmeyen onurunu bilerek törpülüyorsunuz.

Siz, İzmir’i, İzmir'in ruhuna yabancılaştırıyorsunuz.

İzmir’in bağımsızlıkçı, cumhuriyetçi kimliğini “yeni Türkiye’nin pragmatik vitrinine” uydurmaya çalışıyorsunuz.

O yüzden şeytan değil, ama cin gibisiniz!

İzmir’in kimliğini gizliden gizliye eziyor, değiştirmeye ve “iki yumurtayla” çırpmaya çalışıyorsunuz. Aşçıbaşınız kim onu da biliyoruz!

Kurtuluşun şehrinde “fuarı festivale”, “anı evini müze deposuna”, “kültür mirasını ticari vitrine” çeviren akıl, İzmir’i yönetemez.

Zaferi, bağımsızlığı, şehitlerin anısını hatırlatmak yerine, fuarı yeme-içme popülizmine indirgeyen bir anlayış hâkim.

9 Eylül’ün ruhu, hamburger kokusuna feda edilirse, o fuar hâlâ milli midir?

Cevap ortada…

Fuar, İzmir’in gurur tablosu olmaktan çıkarılmış; sponsorların panayırına, yeme-içme şenliğine dönüştürülmüştür.

İzmir’in ruhu, kimliği ve zaferi de bu abartılı sponsor panolarının ardında kaybolmuştur.

Lunapark Konusuna Gelince

Bu emperyal kapitalizmin milli dinamizmi “ham yapma” işidir!

İzmir Enternasyonal Fuarı’nın kalbi, çocukların dönme dolapta, atlın karıncada  dönerken attığı sesle atarken; şimdi o ses boğuluyor, yerini betonun ve yeşil planın soğuk sessizliği alıyor. Hatta bu yıl Fuar’a egemen olan “karanlıktır”!

“Lunapark alanı modernize edilecek” denilerek yıkım kararı açıklandı. Zaten taşıdığı tarihi değer bir yana; bu söküm sadece makinelerin değil, çocuk hafızasının da yıkımıdır. İzmir halkı yıllarca orada çocukluğun tadına varırken, şimdi bir “botanik bahçesi”  veya “boş etkinlik alanı” vaat ediliyor.


İşletmeci şikâyetçi:
“51 yıldır ailece işletiyoruz, çocukların hatıralarına ev sahipliği ettik, elektrik kesildi, yargı süreçleri bitmedi hâlâ”

Belediye istediği kadar “hukuksuz işgal” desin; bir neslin anılarına el koyduğunuz gerçeği değişmeyecek. “Yargı kararı yok”, diyorsunuz; resmiyette kabullensin fakat vicdanda, kentin hafızasında iptal edilemez.

Ve şimdi, o alana “yeşil alan” desinler, “botanik bahçe” etiketlesinler; çocukların sevinci yok oluyor, içinde doğan kuş sesi, sincaplar, ayak sesleri… Silinmeye çalışılıyor. Ve şunu da unutmayalım: yıkılan sadece fiziki yapı değil; kentli hafızası, gelecek hayalleri ve İzmir’in toplu ruhudur.

Neden “Cin” Gibi Davranıyor?

Bu iş bir şeytanlık değil… Cin gibi sinsice yapılıyor. İlgisiz bir sesle “yakışmıyordu” denip geçilecek bir mesele değildir. Bu, bir belleğin taşlaşıp mezara konmasıdır. Fuarın ikonundan, bir dönme dolaptan bile korkulur bir hale geldi.

"Lego Land" söylemi ve hayali bile, İzmir’in hafızasını satılığa çıkarıp, emperyal kapitalistlere İzmir’i “yeniden” devretmektir. 

Bu işin ardındaki “Bizans aklını da” tabii ki biliyoruz!   

Milli mücadelenin şehri, 9 Eylül Zaferi’nin kenti İzmir’de lunaparkın yerine lego kuleleri dikilecek. Yani İzmir’in hafızası, çocukların anıları, yarım asırlık bir kentsel kültür “uluslararası marka” etiketine satılacaktı, öyle mi?


Şeytanlık değil bu… cin gibi sinsilik. Çünkü şeytan en azından açıktan oynar; cin görünmezden işler.

İzmir'de tarihin tekerrür ettiğini, bir CHP iradesinde yaşamak korkunç bir duygu!

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

hasantahsink@gmail.com



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ŞEHREMİNİ HAZRETLERİ ŞEYTAN MI, MELEK Mİ? YOKSA…. ?

  Bir zamanlar İzmir Fuarı , Cumhuriyet’in vitrinlerinden biriydi.  Bir milletin yoksulluktan çıkıp ayağa kalkışının, üretim seferberliğinin...