İnsan “yalnızlığı” tanıdıkça, beyninde "anılar" canlanıyor, yüreği sızlamaya başlıyor. Hele de bir bir yeni sıkıntılarla tanışınca aranmaya başlıyor.
Hani bir otobüs olsa, geçse sokaktan, dursa durakta, binse o insan…
Ama otobüs güzel dünlere gitse…
Paranın sadece ihtiyaç olduğu zamanlara, dostlukların, sırdaşlıkların ucuz pazar malları gibi tezgahlara düşürülmediği zamanlara…
Sabah bir haber düştü önüme.
İzmir Büyükşehir Belediyesi 1930’ların “otobüs duraklarını” yeniden canlandırmış. Ama o duraklar şimdilik sadece İzmir’in “aşağı mahallesine” yerleştirilmiş. Zaten eski fotoğraflarda da “İzmir” çoğunlukla “aşağı mahalle” ve civarı yok mu?
Nereden gelmiş akıllarına “eski duraklar” bilemem, duraklar çağın farklarına da uydurulmuş, “yazın serin, kışın sıcak” olacakmış…
Ama ben bu yazıyı “kerameti kendinden menkul İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni” iğnelemek için yazmıyorum ki...
O eski durakları gördüm ya?
Aldı beni götürdü kendi eski zamanlarıma. Ben o durakları hatırlamıyorum tabii… 1970, 1980 ve sonrası benim zihin arşivim…
Sahi o “nostaljik” duraklardan hangi “hatlar” geçecek?
Mesela “Konak – İnsanlık” otobüsü geçer mi?
Ya da “Karşıyaka – Vefa” veya “Fahrettin Altay – Merhamet”, yoksa "Talatpaşa - Liyakat" hattı da mı geçecek?
Eski güzel zamanlarda otobüs durakları daha “insaniymiş” aslında. Yağmur, soğuk falan düşünülmüş. Daha sonraları durakları, bırakın bekleyenleri koruyan alanlar olmasını, bir elektrik direğine asılan tenekeden ibarete dönmüş. Hele de “yukarı mahallelerde”, “arka sokaklarda” …
Peki başka hangi hatlar geçer, geçmeli o duraklardan?
“Alsancak – Adalet” “Eşrefpaşa -Hukuk” “Bornova – Eşitlik” otobüsleri?
Ya “Balçova – Dayanışma” ile “Gaziemir – Paylaşma”?
Peki duraklara isimler koysak? “İnce Ruhlu İnsanlar Durağı” mesela?
Ya da “Komşuluk Zamanları”, “Çocukluğumuzun Mahallesi”, “Bayram Ziyareti” ?
Ya da "Dost Hasreti"?
Otobüs gelse, durağa yavaşça yanaşsa, kapılar açıldığında eski bir Ege türküsü duyulsa…
Biz de binsek o otobüse.Camdan dışarı bakarken, babamızın elindeki gazeteyi görsek, annemizden gelen "İzmir geceleri" kolonyasının kokusunu çeksek içimize?
Otobüs dursa Fuar'ın önünde, dalsak Lunapark'a?
Durakları “nostaljik” yapmak mümkün de hatta “yapay zekâ” ile farklı konseptler de bulunur ama, bu hatları “hele de bugün” canlandırmak mümkün mü?
Öylesine “mekanikleştik” ve öylesine “yalnızlaştık ki” hepimiz… Eski güzel zamanlarda o duraklarda “akrabalık, arkadaşlık” istikametlerine beklerdik otobüsleri. Sözleştiğimiz saate yetişmenin heyecanıyla hem de…
O eski zaman otobüslerinin şoförleri de Eşrefpaşalı, Dayko’lu, Tepecikli, Bucalı jargonlarla konuşurdu. “İlerleyelim, durakta yolcu kalmasın”!
Ama İzmir’in duraklarında artık eski otobüsler yok.
Şoför amcaların “Buyur abla geç, arkalar müsait” dediği o günler de çoktan “indi” bu şehirden.
Yerine dijital ekranlar geldi, duraklar artık sessizce yolcu geçiyor.
Eski ama “güzel” zamanlarda da sıkıntılar çoktu, “ay sonları” gelmezdi… Ama “emekliler” harçlık dağıtır, bakkallar defter tutar, sabah kahveleri içilir, “nasılsın, iyisin inşallah” nidaları duyulurdu. Akşam oturmaları, kapı önü buluşmaları, kokusu çıkan yemeğin paylaşımı, düğünde, cenazede “bir olma” …
Derdi olan derdini, kızgınlığı olan kızgınlığını göz göze gelince dillendirirdi. İki satır mesajla ya da “sosyal medya” denen “ruhsuz mecralara” yüklemezdi duygularını, isteklerini…
Fakat şimdi hepimiz, çoğu zaman bu karanlığa düşüyoruz.
En çok da “kötüler” seviniyor, şeytan seviniyor…
Şimdi hepimiz belki de: “Biri ölmüş derler, üç günden sonra duyarlar, soğuk su ile yıkarlar” havasındayız biraz. Yunus Emre asırlar önce ne demiş, asırlar sonra biz neyi yaşıyoruz?
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin “nostaljik durakları” bana neler söyletti? Umarım sizin kalbinizde de güvercinler havalanmıştır!
Çoğu insanın, kendini “doğru” ve “haklı” gördüğü bu dünya da, belki de “yalnızlık” bulunmaz nimet..
O “nostaljik duraklarda” meçhul hatların otobüslerini kim bilir kimler bekleyecek?
Ama kimse kimseye “bir selam” verip, “nereye gidiyorsun?” diye sormayacak.
Çünkü herkes illaki “bir yere gidecek” ama kimse “eski güzel günlere” uğramayacak.
Ve “duracak” ışığı sadece “mutlak sonda” yanacak!
hasantahsink@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder